Prof. Dr. Naci Görür, Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Anttalks’ buluşmaları kapsamında ‘Deprem Dirençli Antalya’ söyleşisine katıldı. Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) yapılan söyleşide Gazete Duvar’dan Ceren Deniz’in haberine göre Prof. Dr. Görür, Antalya, İstanbul, Tunceli, Bingöl gibi deprem riski taşıyan bölgeler başta olmak üzere tüm Türkiye’de gerçek bir deprem hazırlığına hızla başlanması konusunda iktidarı ve yerel yönetimleri uyardı.
‘HER DEPREMDE 80-90 BİN İNSANIMIZI TOPRAĞA VEREMEYİZ’
Prof. Dr. Görür konuşmasında, Türkiye’de bugün var olan büyük fayların bundan 13,6 milyon yıl önceki levha hareketleriyle oluştuğunu ve son yıllarda art arda yaşanan depremlerin devam edeceğini belirterek, deprem dirençli yerleşim alanlarının hayati önemine vurgu yaptı.
Türkiye’de 6 Şubat’ta 7,7 ve 7,6 şiddetinde yaşanan Maraş merkezli depremlerden sonra Japonya’da 7.6 büyüklüğünde deprem olduğunu ve bu depremde 132 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Görür, “Yakın zamanda Japonya’da yaşanana benzer şiddette bir deprem Türkiye’de olsaydı on binlerce kişi maalesef ölebilirdi. Türkiye’de bir sabah uyandığımızda 7 ve üzeri deprem yaşanmış olabilir. Her depremde 80-90 bin insanımızı toprağa veremeyiz. Bu bize yakışmıyor” dedi.
‘ANTALYALILAR RANT HASTALIĞINA YAKALANMIŞ, DEHŞETE DÜŞTÜM’
Belediyelere bu konuda acilen harekete geçmeleri için çağrıda bulunan Prof. Dr. Görür, kenti tehdit eden fay hatlarının incelenmesi, mikro bölgeleme yapılması ve risk analizleriyle yıkım tehlikesini azaltmaya yönelik çalışmaların yapılması gerektiğini söyledi.
Antalya’da yaşayanlara ve yaşamayı düşünenlere seslenen Görür, şunları söyledi:
“Siz yakında bir belediye başkanı seçeceksiniz. Kim ‘Seni yönetmeye talibim’ diyorsa ona Antalya’yı deprem dirençli bir kent yapıp yapmayacağını sorun ve bunun için tarih isteyin. Şehri depreme hazırlamak yapı stokunu artırarak olmaz. Antalyalılar rant hastalığına yakalanmış. Olur olmaz her yerde binalar yükseliyor. Yol boyu sıra sıra gökdelenleri gördüm, dehşete düştüm. Ev alırken, bina yaptırırken özellikle gökdelen gibi büyük binalardan uzak durun. Zeminin yapısına uygun, esnekliği yüksek malzemeler kullanılmalı.”
‘ANTALYA’NIN SORUNU ALÜVYONLU KÖRFEZ DOLGUSU’
Genç zemin oluşumları üzerine kurulu Antalya’nın büyük bir bölümünde zeminin sağlıklı olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Görür, kentin önemli bir kısmının alüvyon dolgu üzerine kurulduğunu söyledi.
Özellikle Aksu, Serik, Manavgat ve Alanya’dan geçerek Gazipaşa’ya kadar uzanan şehrin doğu yakasının alüvyon zeminden oluştuğunu belirten Görür, şöyle konuştu:
“Deprem dirençli bir kent için en büyük engel, Antalya’nın üzerinde oturduğu bu alüvyonlu körfez dolgusu. Şehirde sık rastlanan bir diğer zemin türü de kireç taşlı traverten yapı. Bu tür zeminin de problemli yönleri var ama alüvyonlu zemine göre daha iyi. Kentin doğusunda alüvyonlu topraklar, batısında ise çoğunlukla travertenlerin veya kireç taşlarının olduğu zemin var. Traverten üzerinde olan binalar yüksek olmamak kaydıyla biraz daha dirençli olabilirler.”
‘DEPREMDE ANTALYA’NIN DOĞUSUNDA BİNALAR TERS DÖNER’
Prof. Dr. Görür, özellikle kentin doğu yakasında tarım toprakları üzerinde yerleşim nedeniyle deprem riskinin yüksek olduğunu söyledi:
“Ciddi deprem gelse Antalya’nın doğusu çok hasar görür. Çünkü bu yaka, alüvyonun üzerinde oturuyor. Bu hat üzerinde yerleşim alanları alüvyonun üzerinde olduğu için deprem anında alttan basıncı yediği zaman sıvılaşma olur. Binaların çoğu yerli yerinde kalmaz. Allah akıl versin, o kesime de gökdelenler dikiyorlar. Alüvyonun bulunduğu bir yerde yıkıcı bir depremde o bölgenin şansı yok. Binalar toprağın üstünde değil de suyun içindeymiş gibi hareket etmeye başlar. Alttan basıncı yiyince ya ters dönerler ya da suyun içine batarlar. Mesela 8 katlı bina 3 kat olur, bir bakarsınız 5 kat suyun içine gömülmüş” diye konuştu.
‘ANTALYA DÖRT YANINDA AKTİF FAYLARLA ÇEVRİLİ’
Antalya’nın aktif faylarla çevrili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Görür, şunları söyledi:
“Antalya Körfezi, doğu, batı ve kuzeyden geçen aktif fay hatlarıyla çevrili. Akşehir zonu, Isparta-Burdur zonu ile Göller Yöresi’nin bulunduğu yerler düşey atımlı fayların olduğu bölge. Kentin güneyinde Akdeniz içerisinde Kıbrıs, Girit bölgesinde Helen yayı dediğimiz dalma batma zonu var. Üç büyük tektonik hat Antalya’yı tehdit etmekte. Güneyden dalma batma zonu büyük deprem üretebilir. Girit yakınlarında 8 büyüklüğünün üzerinde deprem üretmiş, her an 7’nin üzerinde deprem üretebilir. Antalya’yı tehdit eden bu tehlike denizden gelir. Akşehir ve Fethiye Burdur zonu deprem ürettiği zaman Antalya ciddi şekilde etkilenebilir. Antalya fay zonlarına 100 kilometreden uzakta değil. Yaklaşık 50-60 kilometre uzaklıktaki bu fay kuşaklarında olacak depremler, Antalya’yı önemli ölçüde etkiler. “
‘ANTALYA DEPREMİ NASIL HİSSEDECEK, ŞİMDİDEN BİLEBİLİRSİNİZ’
Antalya’da 1459, 1743 ve 1851 tarihlerinde yıkıcı depremlerin yaşandığını belirten Görür, “Bu tarihlere baktığımız zaman bu bize fikir verir ama depremin ne zaman olacağı konusunda bize ayrıntılı çalışmalar yardımcı olur. Antalya’ya deprem dalgaları geldiği zaman, depremi kentin neresi nasıl hissedecek? Bunu şimdiden bilebilirsiniz. Çünkü zemini biliyorsunuz. Bunun şimdiden araştırılması lazım. Bölgenin topografyası çıkarılmalı. Antalya’nın jeolojisi stratigrafik, tektonik ve jeolojik haritalarla ayrıntılı bir biçimde çalışılmalı. Hangi zemin ne kadar dayanıklıdır, kalitesi nedir, inceleyip ortaya koymak lazım. Antalya’nın tamamında zemin dağılım haritasını hazırlamak lazım. Depremin hızı nerede fazla, nerede az olacak, bunlar belirlenmeli. Deprem hızının fazla olduğu yerde yıkım olur” diye bilgi verdi.
‘OLASI BİR TSUNAMİ NE KADAR ALANA YAYILIR?’
Antalya’da tsunamiye yönelik bir çalışma yapılması gerektiğini söyleyen Görür, olası bir tsunami felaketinin ne kadar alana yayılabileceğinin hesaplamalarla belirlenmesine ihtiyaç olduğu konusunda kent yöneticilerini uyardı. Zaman zaman su taşkınları ve sel felaketlerinin yaşandığı şehirde kaya düşmeleri ve heyelanların geliş yönlerini de belirlemek ve önlem almak gerektiğini vurguladı.
‘ANTALYA’YA YOL YAPTIK, TÜNEL YAPTIK DEMENİN BİR ANLAMI YOK’
Görür, yerel yönetimleri projeleri konusunda uyardı:
“Antalya’da ivmenin çok fazla olduğu yerlerde türeller, barajlar yıkılır, doğal gaz ve içme suyu şebekeleri tahrip olur. Bunu bilmeden Antalya’ya yol yaptık, köprü yaptık, tünel yaptık demenin bir anlamı yok.Öncelikle deprem dalgaları girdiği zaman Antalya’nın zemin yapısıyla uyumunu ortaya koymadan toprak üzerine ne yaparsan yap anlamlı yapmıyorsun demektir. Yani sen üstten süslüyorsun. Asıl mevzu altta. Yeryüzünde yapacağın yapının yaşayıp yaşamayacağına deprem karar verecek. Bizim ülkemizde hiç kimse yerin altına bakmıyor. Yerin üstüne projeler yapıyoruz, 3 katlı yetmez deyip 30 katlı binalar yapıyor. Bizi yıkan etki yok sayılıyor.”
‘GERÇEK BEKA MESELEMİZ DEPREM’
Prof. Dr. Görür, Türkiye’nin gerçek beka meselesinin deprem olduğunu belirterek, İstanbul’da yaşanabilecek büyük deprem felaketine ilişkin etkin bir hazırlığın olmadığını, yüksek miktarda can kaybı yaşanabileceğini söyledi.
Mevcut koşullarda, deprem anında ortaya çıkacak molozların bertarafının nasıl yapılacağının bile olmadığını dile getiren Prof. Dr. Görür, “Maraş merkezli depremlerde 5 milyon ton TNT aynı anda patladığında nasıl bir enerji ortaya çıkarsa öyle bir enerji çıktı. Güneydoğu’da 100 milyon ton moloz sağa sola gömüldü, çevre berbat edildi. İstanbul’da 350 milyon ton moloz çıkabilir. İstanbul’da bunu nasıl bertaraf edecek, geri dönüşüme tabi tutacaksanız. Kimse bilmiyor. Deprem eli kulağında gelirse ne olacak. Aceleyle kamyonlara doldurup, Marmara’ya dökersiniz. Marmara zaten ölüyor, Marmara da sizi öldürür” dedi.
‘MARAŞ DEPREMİNİN BEKLENDİĞİNİ YILLARCA ANLATMAYA ÇALIŞTIM’
Maraş depremleri öncesi yıllarca o bölgede deprem beklendiğini anlatmaya çalıştığını hatırlatan Görür, şunları söyledi:
“Şimdi Tunceli, Pülümür, Bingöl yöresinin tehdit altında olduğunu düşünüyorum. Erzincan ile Bingöl, Karlıova arasında Kuzey Anadolu Fayı’nın bir kısmı geçiyor. O fay, en son 1794 yılında kırılmış. 7.2 büyüklüğünde deprem üretmiş. Her 250 senede bir ortalama deprem üretiyor. Onun için oradan endişe ediyoruz. 6 Şubat depremleri Arap levhasını Doğu Anadolu’ya 7-10 metre kaydırdı, sıkıştırdı. Kahramanmaraş’tan Hakkari’ye kadar olan kentlerde deprem riski fazlalaştı. Arap levhasının kuzeye ittirmesinden dolayı. Doğu Anadolu fayı, Kahramanmaraş’ın kuzeyi, Elbistan kuzeyinden Adana havzasında saçaklanıyor. 6 Şubat depremleri Adana’ya giren faylara stres yüklemiş olabilir. O bölgelerin dikkatli olması lazım.”